
Bayram yazıma devam ediyorum.
2’nci Bayram günü öğle saatlerinde çıktığımız Ortaca’dan akşam saatlerinde Antalya’ya ulaşmıştık.
Geçtik eve, “Dedeee. Beni havuza götür” diye durmadan telefon yağmuruna tutan Pars Poyraz beye verdiğimiz sözü tutabilmek adına evdeydik.
Damat, Kızım torun ve ben. 3. Bayram yani, 8 Haziran öğle saatlerinde buluştuk. Damat Furkan bey sürdü arabayı Kemer’e doğru. Büyük Çaltıcak ve ilk tünel. Tam tünelin ortasında araçlar kuyruk. Trafik milim bile kıpramıyordu. Ha şimdi yürünecek, ha açılıyor derken, araçlarından çıkıp yaya olarak tünel çıkışına doğru yürüyenler kendi aralarında bağıra bağıra konuşuyorlardı: “Bayram günü Jandarma noktasında kontrol mü yapılır Allah aşkına” diye.
Biz de ister istemez bir birimizin yüzüne bakmadık değil de, Damat Furkan, “Yok baba. Bu kontrol olayına benzemiyor. Kesin ya bir tır yola devrilip yolu kapattı. Ya da Allah beterinden sakınsın daha büyük bir kaza söz konusu” gibi mantıklı bir fikir yürüttü.
Tam bunlar olurken arkamızdan yani, Antalya tarafından siren sesleri geliyordu. Her araç sürücüleri gelenin geçmesi adına sağlı sollu V işareti gibi, yani ‘Fermuar yöntemi’ pozisyonu aldılar. Ambulanstı gelen, ortadan geçip gitti, “Kesin yaralamalı kaza var” dedik.
Çok geçmeden yine siren sesi yine aynı pozisyona geçiş ve bu sefer gelen polis aracıydı.
Gelen Polis aracı olmasına Polis aracıydı da, milletin Fermuar pozisyonu almasını kendisine fırsat bilen çok bilmiş bazı geriler, yani sürücü polis aracını ardından son sürat ortadan gitmeyi kendilerine marifet sandılar.
Kapalı olan yoldan nereye gideceklerse?
Abartmıyorum 2 saat 10 dakika beklediğimiz Kemer yolunda araçlar kıpırdamaya başladı. Belli ki yol kontrollü şekilde araç trafiğine açılmıştı. Tam 2’nci tünel girişine geldiğimizde bir de ne görelim?
Yerde yatan 2 cansız bedenin üzerine örtü örtülmüş. Biri resmen tek yumak haline gelmiş diğeri paramparça olmuş 2 motor ile yolun solundaki çiçeklerin arasında durmakta olan arkadan hasarlı bir araç.
Yolun açılmasıyla meraklarımız gitmedi değil de, acaba ne olmuş diye düşünürken telefon hatlarımızın normale dönmesi sonucu mesajların ardı arkası kesilmiyordu.
Biz kapanan trafikte, en önemlisi de tünel içerisinde beklerken internet doğal olarak çekmiyor, telefonlar da çalışmıyordu. Kazayı sosyal medyada duyanlar Kemer istikametine gittiğimizi de bilenler meraklarından soru yağdırmışlar.
Sonradan biz de gördük ki, Kemer’e doğru gitmekte olan bir araç, tünele gelmeden en sağdan sola girmeye kalkmış ki, arkadan artık kaç km süratle geliyorsa motor çarpmış. O motora da bir başka motor derken zincirleme kaza meydana gelmiş. 2 kişi olay anında yaşamlarını yitirmiş. Yaralanan 2 kişi de ambulansla hastaneye götürülmüş.
Resmen Bayram günü yaşanan trafik faciasıydı ve 2 can yaşamdan kopup gitmişti.
Sonradan öğrendik ki motor sürücüsü 21 arkasındaki bayan arkadaşı da 20 yaşındalarmış.
Yok 500’lük motormuş.
Seninki 600’lükse bendeki 900’lük motor vs. vs.
Alın motorunuzu başınız çalın ya.
Kemer yolunda 200 Kilometreye varan hızla gitmek veya gitmeye teşebbüs etmekse hay sizin dünya görüşünüze.
O motor falan değil ki!.
Resmen ayaklı tabut.
Ve o tabutla mezara gitmek gibi bir şey değil de ya ne?
Bu ülkede ehliyeti olup daha vites ya da debriyajın ne bileyim fren pedalının nerede olduğunu bilmeden araca geçip kendisini dünyanın en iyi sürücüsü zannedip, trafiğe çıkan yığınla insanlar var arkadaş. Nasıl güvenir, hem de Kemer yolunda son sürat motor kullanmaya kalkarsın Allah aşkına?
Derken ben bu yazıyı yazarken, yani dün kızım Antalya şehir içi trafiğinde bir motorluya denk gelmiş, remini çekmiş. İkisi de kasksız. Kendini düşünmüyorsan çocuğun ne günahı var arkadaş?
Ve akşamında sadece 30 kilometrelik dönüş yolu, ne yazık ki çile dolu.
Onu da yarın yazacağım.