Uzun zaman sonra köşe yazılarıma başlamak klavyelerde adeta dans etmek kadar heyecanlı oldu.
İlk yazımda Büyükşehir Belediye başkan adayı Hakan Tütüncü’nün adaylık serüvenini yazmak istedim. Yaklaşık üç yıldan bu yana Büyükşehiri istediğini saklamayan Tütüncü son dönem siyasetinin parametrelerini en efektif kullanan aday olarak karşımıza çıktı.
Üç yıldan bu yana bu serüvende Kepez sınırları dışında Antalya’nın ilçelerinde dahi var olmak adına ciddi bir efor sarf eden Tütüncü yeni dönem siyasetin argümanlarını çok etkili bir şekilde kullandı.
Bunu yaparken Türk Siyasetinin en önemli açmazlarından olan,karar verici Ankara merkezli bir bakış açısına göre bir planlama yaptı. Gençlik kolları genel başkanlığı yaptığı dönemden bu yana devam eden arkadaşlarının bugünkü pozisyonunu bilerek hareket planını gerçekleştirdi. Bu ilişkileri güncel tutmanın yanı sıra onların stratejilerini de dikkate alarak doğru adımlar attı.
Koyduğu hedefte şehrin ileri gelenleri, burjuvazisi ve beyaz Türkleri yanına almayı başardı. Kim ne der? Cümlelerine bakmadan hedefi doğrultusunda yaptığı çalışmalar öyle bir noktaya geldi ki? Hiç kimse yaptığı bu çalışmalara kayıtsız kalamadı.
Kasabalılıktan veya köylülükten gelen yerel örf ve ananeleri avantajlı bir seviyeye taşımayı bildi. Korkuteli asla sadece bir Korkuteli değildi ve bunu Tütüncü çok iyi analiz ettiğini gösterdi.
Kepez’de yaptığı çalışmalar ve Kepez’de yapılan her hizmetin vatandaşta karşılığı olduğu bir dönemde kendini yenilemek ve güçlü bir irade ortaya koyabilmek bazı zamanlarda sonu belli olmayan bir macera gibi olsa da Tütüncü bu riski güle oynayarak aldı.
Ak Parti siyasetinde bir motto var. Reis ne derse O’ olur. Bu defa reis ne diyeceğine karar vermekte epey zorlandı. Karşısında çok güçlü bir irade ile Antalya Büyükşehir belediyesini isteyen ve gençlik kollarından bu yana siyasi basamakların her adımını emek sarf ederek atan Tütüncü karşısında kayıtsız kalamadı.
Tütüncü’ye reis adaylığı vermedi parantez içinde Tütüncü adaylığı reisden aldı. Bu büyük bir cümle gibi gelmesin , Tütüncü’nün önce inanmışlığı sonrasında inancını sahada kabul ettirmesi yeni dönem siyasetinin çok çok önemli bir başarısıdır. Çünkü dış etkenlerden bağımsız bir profil ortaya koyarak Antalya’nın arka bahçesinden gelerek Antalya Büyükşehir Belediyesine aday olmak her adayın harcı değildir.
Günün son gelişmelerine bakarsak yani rakip adaylar çerçevesinde seçim çantada keklik gibi olmasa bile Tütüncü’nün bu ivmesi artarak devam edeceğe benziyor. Bir yanda bu ivmenin çarpan etkisi hızla ilerlerken diğer yandan seçim başlamadan kazanıyoruz diye rehavete kapılan bir grup var.
Tütüncü muhakkak ki fotoğrafın büyüğünü görebilecek bir siyasi olgunluğu ulaştı ama süreç çok kısa ve ilçe adaylıkları bu seçimin önemli parametrelerini oluşturacağa benziyor.
Şu ana kadar siyasetin temiz kalmış isimlerinden Yaşar Tabur, Zeki Çivik gibi kişileri yanına alarak eski büyükşehir belediye başkanlarına nezaket ziyaretleri yapması bile belirli bir olgunluğu da beraberinde getirdiğini görebiliyoruz.
Kendisiyle Radyoantaly’da yaptığım programda ilk defa kamuoyuna açıklamıştı aday olacağını, o zaman kuvvetli bir inanç çerçevesinde adaylık konusunda sıkıntı olamayacağını da söylemişti.
İşte Tütüncü’nün en büyük kozu sanırım inanmak oldu. Önce çevresindekilere ,sonra herkese bu inancı aşılayarak serüveninin birinci bölümünü tamamladı. İkinci bölüm ise başkanlık seçiminden sonra başlayacak görünüyor.
Sevgiyle kalın.