Saatler, günler hatta haftalar yahu haftalar. Resmen su gibi akıp geçiyor hiç farkında mıyız?
Herkesin beklentileri farklı.
Esnaf malını satıp, varsa kirasını ödeyebilme, vergi borcunu sıfırlayabilme, yaklaşan turizm sezonuna kadar yenilerini yerine koyma derdinde.
Vatandaş geçim.
Kimileri de şu sıralar seçim derdinde.
Kim demişse demiş ben hatırlamıyor ya da bilmiyorum, “Bizim insanımız balık hafızalıdır her şeyi çabuk unutur” söylemi aklıma geliyor da, 6 Şubat’ı biz ne çabuk unuttuk?
11 ilimizi yerle bir eden yüreklerimizin dağlandığı yüzyılın deprem felaketinde bugün itibariyle 55 gün geride kaldı. Geride kalmasına kaldı da evleri yıkılanlarla hayatta kalanlar yaşamla cebelleşiyor. Deprem bölgesinden kaçıp Antalya’ya gelip sokakta barınanlardan tutun da, Rusya-Ukrayna savaşı ve akabinde depremden uçup giden Antalya’nın kira fiyatlarından nedense son zamanlarda eskisi gibi dem vurulmaz oldu.
Hayırdır.
Kiralıklar mı bitti Antalya’da, artık ev mi kalmadı.
Karavan sayısında patlama olmuş. “Onu da valilik yani emniyet düşünsün” diyeceğim fakat demeyeceğim. Zira Konyaaltı’nın Boğaçayı köprüsünün berisi ve ötesinden tutun da Mini City civarı resmen karavan kent. Tıpkı depremin vurduğu 11 şehrimizde oluşturulan konteyner kent gibi mübarek.
Çok değil 2 ay sonra ben adım gibi eminim ki bu günkü halimize şükredip, “Nisan güzeldi, Mart daha güzel” diye iç çekip dertleşeceğiz farkında mıyız ki?
Öncelikle Konyaaltının atıl durumdaki boş alanları çadırlarla dolmaya başlayacak. Önce bir-iki ardından Korkuteli’nin kültür mantarı gibi türeyerek.
Sonra o çadırlar yavaş yavaş sahillerimize doğru inecek. Misal 24 nolu plajdaki çam ağacının dibi için kan bile akarsa ben şaşırman zira yıllar öncesi gün geçmiyordu ki o çamın altında demlenenler yaka paça bir birlerine girmesin, devriye polisleri basmasın.
Emniyete çok iş düşeceği kesin de ne yapabilecekler ki?
Konyaaltında sahte rakı-viski satışlarını mı önleye bildiler yoksa barınmak maksadıyla buldukları boş alana koydukları karavanlarında çilingir sofralarında hükümet kurup hükümet deviren istilacıları mı?
Çadıra şükredecek miyiz ne?
En azından bez parçasından oluşan bir barınma yeri ve kim ne konuşuyorsa duyulan. Peki duyulmayan o karavan çıkmaları ne zamana kadar hayatımızda olacak ki?
Benim diyen hangi valilik yetkilisi çıkıp net bir cevap verebilecek. Emniyet mensupları rütin kontroller için elemanlarını göndermekten mi öteye gide bilecek?
Hiç sanmıyorum.
Madem ki el birliğiyle her şeyi sinenize çektiniz bari adamların pardon aralarında bayanlar da var yaşamlarını kolaylaştırın. Duş, WC, çamaşır ne bileyim soyunma-giyinme yerleri yapın da, kendilerinin de insan olduklarını hatırlamalarına yardımcı olun be mübarekler.
11 Deprem ilimizin görüntülerine Antalya olarak biz de hazırlıklı olmak zorundayız. Zira benim ülkemde ardı arkası kesilmeyen ucuzluk marketlerine şimdilerde süper zekalı günü kurtaran ticaret adamları da ekleniyor ve “Çadır alana yatak bedava” kampanyalar baş gösterirse vay benim Antalya’mın haline.
Zira şehir merkezinde bulunan her iş hanı, arasta ve çok katlı iş merkezlerinin kuytu köşeleri sere serpe yatanlardan geçilmiyor. Ülkesini sorsan dilinden anlamaz, kokusundan yanına yanaşamazsın.
Tabi ki onlar da istemezdi o şekilde bir yaşam şeklini de, iki ay sonra hiç görmek istemeyeceğimiz Antalya çok uzakta değil.