Vedat GÜRHAN
Her şeyin bir dönemi onun da zamanı vardır öyle değil mi?
Zamansız, yani plansız ve programsız hiçbir şey olmasa gerek.
Tıpkı seçim zamanında verilen vaatlerden tutun da, özellikle de sırf oy için, “Sözüm söz” diyenlere kadar.
Daha önce de çok vurgulamışımdır, “Siyasetçilerle politikacıları hiçbir zaman bir birine karıştırmayın” diye.
Ve bu konuda örnek de vererek.
Misal.
Denecektir ki “Politikacı söyleminde neyi anlatmaya çalışıyorsun?”
“Politikacı dediğin seçim gezilerinde vatandaşı dinlemekten çok dinler gibi yapar. Ve kendisine gelen talepleri sigara kağıdına yazar. Oradan ayrıldığı an eliyle buruşturup en yakın çöpe atar ve unutur.”
Peki ya siyasetçi?
“Kendisine yapılan her talebi, vatandaşlarının istediği tüm istekleri ajandasına not eder. Ofisine gelir gelmez bulduğu ilk fırsattan itibaren başlar dertlere çare olmaya çalışmaya.”
Bu nedenle, sap ile saman, yani siyasetçiyle politikacı birbirine karıştırılmamalı.
Geçtiğimiz günlerde, “Kepez Belediyesi’nin bütçesi de, yüreği de, insanı da buna yeter “ söylemi gözüme ilişti.
Pür dikkat oldum.
Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz, kentsel dönüşüm kapsamında Yavuz Selim, Kazım Karabekir, Barış ve Esentepe mahalle sakinlerine 7 kat müjdesi vermiş.
Ve Kocagöz, ertesi gün jet hızıyla Kepez Belediye encümeninden parselasyon planını geçirtmiş.
Vallahi bravo!.
Billahi helal olsun!.
İşte alın size siyasetçi örneğinden bir resital.
Yapan kişi de Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz.
Göreve geldikten 15’nci gününde tutuklanarak cezaevine girip, tutuklanma şekline hep birlikte isyan ettiğimiz var ya, o kişi işte.
Hani hafızası zayıflayan ya da kendisini tanımayan veya şehrimize yeni taşınanlar vardır da, ondan hatırlatayım dedim.
Aynı durumla politikacı karşılaşsa ne yapardı?
Mesut Kocagöz’ün 7 kat verdiği yer için “10-15 kat niye değil arkadaş” diye naralar atsa ben şaşırmazdım.
Bakın ben bu satırları yazarken Yavuz Selim, Kazım Karabekir, Barış ve Esentepe mahallelerinde arsam neyim olmayıp olanları kıskandığımdan dolayı yazıyor değilim.
Allah daha fazlasını versin.
Ve eminim 7 kat haberiyle zafer sarhoşluğu içerisinde olanlar ben bu konuya değindiğimden dolayı şahsıma yardıracaklardır da.
Kocagöz ya da yardımcılarının veya meclis üyeleri hatta belediye çalışanlarının da söz konusu dört mahallede gayrimenkulleri var mı yok mu inanın bilmiyorum.
Zaten beni de zerre ilgilendirmez.
Ama biz yıllardır deprem bölgesi olarak gösterilen Antalya’da çok katlılığa isyan ederken “Yavuz Selim, Kazım Karabekir, Barış ve Esentepe Mahallelerine 7 kat olayı da nereden çıktı” sorusunu sormak zorundayım.
Sorarken de, “İlla ki çok katlı bir proje düşünmek mi zorundasınız?
Daha yaratıcı veya cazip çalışmaları da araştırma gereği duydunuz mu” demekten geri durmam.
Başkan Kocagöz, “Belediyecilik insan hayatını kolaylaştırmak için vardır” derken o kolaylaştırma işi çok katlılıktan yani günü birlik rant oluşturmaktan mı geçiyor ki diye de eklerim?
Peki ya yarın?
Orada yaşayacak binlerce insanımızın geleceği ile ilgili ne gibi bir araştırma, inceleme yapılmıştır?
Bu kadarcık sürede mi o yörenin fizibilitesini çıkartıp, “Tamam kararımın ardındayım” demiştir?
Yoksa aynı yerler için geçmiş yönetimlerin raporları vardı da o raporlar doğrultusunda mı hareket etmiştir?
Yoksa yoksa Kocagöz’ün dediği gibi, “Cezaevinde geçen iki ayı telafi edebilmek için normal belediye başkanı arkadaşlarımız bir çalışıyorsa, biz üç çalışmak zorundayız” dediği gibi çok kat olayında da rakamları karıştırmış olabilir mi ki?