Meşhur bir deyim vardır.
“Allah sıralı ölüm versin” diye.
Ne yazık ki işine gelenler, “Amin” demekten çekinmez, gelmeyenlerin de duymamazlıktan geleceği muhakkak.
Dostlarım sayesinde kendi çapımda güzel ve hakikaten keyifli bir yılbaşı geçirip, kafamı yastığa koydum. Sabah kalktım kahvaltı yapıyorum. Bir yandan da sosyal medyaya bakınıyorum.
İsmail Ay’ın vefat ettiğini öğrendim.
Antalya çocuğuydu İsmail. Kendi halinde saf ve hakikaten tertemiz birisiydi. Tam yılbaşı gecesi saatler 01.30’u gösterdiğinde kalp krizi sonucu 60’lı yaşta yaşama veda etmiş.
“Güzel başladı dediğimiz yeni yılın ilk gününün öğle saatlerini İsmail’in cenazesi için Şarampol camiinde geçirdik.
Aynı gün Antalya’ya simge olmuş bir başka ölüm haberini daha almaz mıyız?
Avukat Galip Tandoğan abim hakka yürümüştü.
Merkez sağ partili olarak bilinen Galip abimin her partiden yakın dostları olduğunu bilmeyen yoktur. Kendisini 1990’lı yılların başında Hasan Subaşı sayesinde tanımış, yıldızımız çabuk barışmıştı. Birbirimize hiç saygıda kusur etmedik. İyi bir hukukçu, iyi bir aile babası ve çok iyi dede idi. Mekânı cennet olsun.
Ertesi yani yeni yılın üçüncü günü bir başka Antalya’nın daha vefat haberi ile sarsıldık.
2024 Antalyalıları birer birer alıyordu.
Bu sefer Ahmet Dolanay’ın hakka yürüdüğünü öğrendik.
Antalya’nın bilindik simalarından Ahmet Dolunay renkli birisiydi. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı Antalya Bölge Müdürlüğünde çeşitli departmanda çalışan Dolunay bölge müdürlüğü görevinde de bulunmuştu. Antalya’nın tanınan hakemlerinden Numan Dolanay’ın Ağabeyi olan Dolunay 86 yaşında hayata gözlerini yumdu. Dolunay’ın cenazesi Aşağı Karaman Köy Mezarlığında defnedildi.
Ve göçüp gidenlere Kara Murat da eklendi.
Eski futbolcu daha doğrusu kaleciydi Murat Ali Özçini. Benim de gençlik arkadaşımdı. İyi kötü günlerimiz olmuştu. Hızlı yaşadı sayılır Murat. Ama genç öldü işte. Yeni yılın ilk günlerinde kalp krizi geçirmiş. Kaldırıldığı hastanede yaşama tutunma adına en küçük bir gayret göstermemesi sonucu göçüp gitti Kara Murat.
Dün cansız bedeni Kurşunlu mezarlığında defnedildi.
Emin olun kendi kendimize, “Bugün kimin ölüm haberini alacağız” diye düşünmüyor değil insan.
Ama artık sıra mıra dinlemiyor ecel. Geldi mi götürüyor insan oğlunu.
Oysa hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, yapılan iyilikleri zerre kadar takmadığı gibi, sanki dünyaya kazık çakmış zanneden o kadar çok insan geçinip hayvan kadar değeri olmayan var ki.,
Neden iyiler aramızdan ayrılıp gider de, kötüler sefa sürer ki?
Benim anamın bir evlat tarifi vardır, “Gızıl etten, sarı b.ktan büyüttüm ben seni” diye.
Gece uyku gündüz iş nedir bilmeyip varını yoğunu çocuklarına adayıp o evlatları sırf kendi imkan ve huzurları bozulmasın diye ana-babalarını bakım evlerine bırakanlarla dolu benim ülkem.
Gözünden sakındığı evlatlarının sırf menfaattarından dolayı yok sayılan baş tacı edilesi büyükler.
Fani dünyada herkes ama herkes. Hatta en küçük vızıltısında anında başında bittiği çocuklarına hiç ölmeyecekmiş gibi bakarlar da, anaları ve babalarını görmezler.
Sonra giderler okulda öğrencilere ahlak ve hürmet dersi verir nankörler.
Ama bu doğanın kanunuysa. Senin anan baban nasıl öldü ya da ölecekse. Sen hatta senin evlatların da sıralarını kovalayacaklar.
Çünkü bu fani dünyada her canlı bir gün ölümü mutlaka tadacak.