Şerife Şekerci


            Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerin hafızamızda bıraktığı derin izler, sadece binaların değil, şehir hayatına ve konut tercihlerine dair köklü yargılarımızı da yerle bir etti. Bir emlak brokeri ve Antalya’nın nabzını tutan bir köşe yazarı olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, artık emlak piyasasında alıcının öncelik sıralaması kökten değişti: Fiyattan önce Güvenlik, Manzaradan önce Zemin daha çok önemli hale geldi. 
Oysa dün ve bugün yaşanan deprem sonrası Antalya, nispeten daha az riskli görülen konumu sayesinde depremden etkilenen bölgelerden büyük bir göç dalgası almıştı. Bu yeni durum, şehrin emlak dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. Yıllardır en çok prim yapan ve lüksün sembolü olan deniz manzaralı, yüksek katlı rezidanslara olan talep, yerini panik ve tedirginlikle yoğrulmuş yeni bir arayışa bırakacağını öngörüyorum. Artık tüketici, bir binanın kaçıncı katta olduğuyla değil, zemin etüdü raporuyla ve 2000 sonrası deprem yönetmeliğine uygunluğuyla  daha çok ilgilenecek… Eski yapı stoğu, lokasyonu ne kadar merkezi olursa olsun, piyasada ciddi bir değer kaybı yaşıyor ve bu da sektörü hızla yatay mimariye doğru itecek…
        Deprem sonrası oluşan psikolojik baskı, insanları dikey yaşamdan uzaklaştırarak, az katlı ve geniş alana yayılmış projelere yöneltti. Bu durumun en somut yansıması ise müstakil konut ve villa segmentine olan talebin adeta patlaması olmuştu. Pandemi de bu süreçte müstakil yaşamı daha çok anlamlı kıldı. Müstakil evler, sunduğu düşük kat sayısı, bağımsız zeminle doğrudan temas etme imkânı ve kişisel bahçenin acil durumda bir toplanma alanı işlevi görmesi gibi nedenlerle, artık sadece ekonomik bir lüks değil, aynı zamanda psikolojik bir sığınak olarak görülüyor. 
         Özellikle Döşemealtı gibi kayaç zeminli ve az katlı yapılaşmanın yoğun olduğu iç bölgelere olan ilgi katlanarak arttı. Bu ani ve yoğun talep, doğal olarak müstakil evlerin hem satış hem de kira fiyatlarında ciddi bir artışa neden oldu; müstakil yaşam, yeni normalin temel konfor ve güvenlik tercihi haline geldi.
Bu trend karşısında siyasi iradenin ve yerel yönetimlerin sorumluluğu büyük. Antalya’nın, özellikle 1999 öncesi inşa edilmiş riskli yapı stoğunu hızla Kentsel Dönüşüm kapsamına alması, artık ertelenemez bir zorunluluktur. Piyasada oluşan bu talep artışının spekülatif bir balona dönüşmemesi için de imar planlaması konusunda daha şeffaf ve hızlı adımlar atılmalıdır. Zira müstakil konutlar artık sadece bir yaşam biçimi değil, güvenli bir gelecek beklentisinin somut bir ifadesidir ve bu beklentinin sağlıklı bir şekilde karşılanması, şehrin geleceği için kritik öneme sahiptir.


Antalya Emlak Piyasasında Deprem. Gerçek Deprem ile Yön değiştirecek.

.

8.12.2025 18:58:00

286