Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) tarafından düzenlenen ve her ay farklı bir konuğu ağırlanacak olan “Basın Sohbetleri” etkinlik serisi dün başladı.
Basın ve toplum arasındaki bağı güçlendirmeyi ve kentin nabzını tutmayı hedefleyen bu anlamlı buluşmanın ilk konuğu dün Antalya Valisi Hulusi Şahin idi. Biz de oradaydık.
Öncelikle daha baştan çuvaldızı kendimize batırarak yazıma başlamak istiyorum-ki ayıp hemen çözüldü ve toplantı normal seyrine giriverdi.
O da mikrofon olayı.
Öylesine güzel bir mekana ve biz gazetecilerin evi diye adlandırılan işletmeye çok daha iyi ses düzeni gerekli olduğu kanısındayım.
Bize düşen bir şey olursa seve seve ancak birbirinden kıymetli ve bizden çok daha kariyerli yönetim kurulu üyelerimizin bir daha aynı tür sorun ile karşılaştırmayacakları kanısında olduğumu söyleyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Toplantı adı üstüne, “Antalya halkı ve basın mensuplarının ilgisini çekecek konuların ele alınacağı etkinlik” olarak adlandırılıyor.
Dolayısıyla Vali Hulusi Şahin bir basın toplantısı yada basın açıklaması edasıyla değil de, sohbet buluşması mantığıyla sözlerine başladı-ki en doğru olanıydı.
Gürsel Kaya kardeşim, “Antalya eskiden çok göç alıyordu şimdilerde Antalya’dan belli bir azalma mı var” diye sordu, “Vali bey Suriyelileri kast ediyorsanız hayır. Zaten Antalya’ya Suriyeli tasarrufu belli bir sınır teşkil ediyordu ancak Rusya ve Ukrayna vatandaşları içerisinde evet azalma söz konusu” cevabını verdi.
Bir kardeşimiz Antalya’nın turizm konusunda kafasına takılanı sordu. Vali bey birkaç teknik bilgilerle onu da aydınlattı.
Üçüncü sırada, “Ben varım” diye elimi kaldırdım sayın Vali sağ olsun sözü bendenize verdi.
“Sözü asla fazla uzatmayacağım ama benim Antalya şehri için 3 sorum var” dedim, Vali bey hafif tebessüm etmiş haliyle bizim cemiyet başkanına bir bakış fırlattı sonra bana döndü.
“Birincisi: Bilindiği üzere eski SSK, bugünkü Atatürk Devlet Hastanesinin yeri şehir merkezinde bakir kalmış en değerli mülklerden birisi. Ve söz konusu yer ile ilgili Sağlık Bakanlığı’nın 2025 planlamasında ne yıkılacak, ne de yeniden inşaat yapılacak programı mevcut. Burası peşkeş mi çekilecek, yoksa akıbeti ne olacak” dedim.
Bu sorumun vali beyin canını sıkacağını az çok tahmin edebiliyordum ama kamuoyu adına sormam gerekiyordu bir gazeteci olarak da sordum.
“İkincisi: Saklıkent Antalya’nın yüz akı olan bir yerleşim alanı. Kışın hem denize girdik hem dağa çıktık kayak yaptık diye övünülen bir mekan. Ancak burada yaşanan elektrik sorunu işkenceye dönüşmüş durumda” dedim.
“Üçüncü soruma gelince sayın Valim. Özellikle Markantalya civarındaki hemen hemen tüm iş merkezlerinin içleri akşamları ne idüğü belirsiz insanların barınma merkezleri haline gelmiş. Her türlü uyuşturucu, alkol ve konaklamalar mevcut haberiniz var mı? Bu sorunlar ile ilgili ne düşünüyorsunuz” sorularımı yönelttim.
Sözlerine bir yazarın “Sözü fazla uzatmayacağım” deyip yazdığı kitabın kapağına soru işareti koymasından bahsederek başladı, o yazara verilen tek ünlem işaretinden dem vurdu.
Vali bey öyle sanıyorum ki benden baya baya yaşça küçük de, malum, makamı büyük. O nedenle ben anlamamış gibi yaptım.
“Eski SSK hastanesinin asla peşkeşi söz konusu olamaz. Yerine 500 yataklı hastane yapılacaktır” dedi, bende en büyük müjdeli cevabı şehrin en büyük mülki amirinden almış oldum.
Bu bir diğer anlamda, “Antalya Vali’si sözüydü.”
Aylardır söz konusu hastane için çırpınıp duruyoruz.
Her platformda hastane yerinin ne olacağını soruyoruz ama net cevabı biz Antalya Valisi Hulusi Şahin’den aldık.
Bir Vali’nin dediklerini senet saymayacağız da ya ne yapacağız?
Saklıkent için “Orasının sıkıntıları baya fazla ve kurumlar arasında” dedi, “Siz valisiniz çözersiniz” diyemedik çükü hastanenin akıbeti daha önemliydi.
“Markantalya etrafındaki iş hanlarının durumlarını bilmiyordum kafama yazdım” dedi, “Keşke yanınızda not tutup size hatırlatacak birisi olsaydı” diyemedim zira varsa da ben göremedim.
Aslında vali beyle konuşacak hatta o dediği sor işareti ile ünlem örneklemesiyle ilgili en azından benim bildiğim o kadar çok şey vardı ama yeri değildi, zaman da dardı.
İnşallah başka zamana.