DOLAR
EURO
STERLIN
FRANG
ALTIN
BITCOIN

(KÖŞE YAZISI) Haberiniz var mı?..

Yayınlanma Tarihi : Google News
(KÖŞE YAZISI)   Haberiniz var mı?..

Eskiden özellikle hafta sonları mutlaka gittiğimiz, uğradığımız, yediğimiz ve içtiğimiz ayrıca yanına alışverişi de sıkıştırdığımız günlerimiz mutlaka olurdu.

Karşılaştığımız olumlu ya da olumsuzlukları kaleme alır, varsa verilmesi gereken mesajları sıcağı sıcağına aktarır kamuoyuna sunmaktan da büyük keyif alırdık.

Baya bir ara verdik.

“O yazılarını özledik be abi” diyenler çok oldu. Başta da bizim Gazeteciler Cemiyeti’nde elimiz ayağımız, ablamız, kardeşimiz Mediha Öztop Düden. Resmen hafta sonu yazılarımızın tiryakileriydiler.

Dedik ya.,

Ara verdik.

Her verilen bir aranın bitişi vardır ve bitirdik.

Geçen hafta sonu şöyle Çakırlar keşfine bi çıkalım dedik. Çakırlar dedikse sahiline değil tabi ki.

Yaylasına.

Pazar yerinden geçerken gözleme kokusu direkt geliyordu. Etrafa bakıldığında kalabalıkmış gibi görünüyor da, esnafa soruyorsun, “Nerede o eski işler” diyorlar.

Akdamlar’dan çıktık Geyikbayır’a doğru. Yol kenarlarında esnaf teyzeler yavaş yavaş tezgâh açmaya başlamış. Her ne kadar pek çeşit olmasa da, herkes kendi çapında ürünlerini koymuş satmaya çalışıyor.

Alabalık çiftliğine de uğradık. Nerede o eski rağbet” demeye hazırlanırken saate baktık, “Daha saatler erken” demekten kendimizi alamadık.

Çağlarca yol kıvrımındaki sebzeci ablalarımız da mesaiye başlamış.

Ordalardı.

“Sabah yumurtasıdır” diyerek “15 tane koy poşete” dedik, attık arabanın bagajına.

Her yer öyle bir tatlı yeşil ki, baktıkça insanın bakası geliyor. İçi açılıp mis gibi kokan Sedir ağaçlarının görüntüleri insana ayrı bir keyif veriyor.

1200 rakımlı Çakırlar’ın eski yaylaları tam gezme, görme, oksijenini teneffüs etme zamanı. Vücut bile nerede olduğunu anlamışçasına kendiliğinden dinçleşiveriyor.

Sivri dağın kuzey etekleri kuzu sürüleriyle dolmuş onlar bile durduğu yerde duramıyor kendi aralarında hoplayıp, zıplayarak keyifli oluşlarını gösteriyorlar.

Çağlarca’nın hemen üstünde Kozağacı var, köy değil resmen mimari yapılar resitali sunulmuş. Bir birinden düzenli ve bir o kadar da güzel yapılar mevcut.

Herkes önce çıkabildiği kadar yukarlara çıkar, bu yerlere dönüşte uğramayı tercih eder genelde de, ben tersini uyguladım.

Sürdüm arabayı Feslikana doğru.

Feslikan’a giderim de kasap Erol’a uğramam mı?

Hoş artık benim ülkemde Kasap’a uğramak kuyumcuya uğramaktan farkı olmaz oldu olmasına da, olmazsa olmazlarımızdan hiçbir zaman vaz geçmedik şükürler olsun.

“Sucuk kaç para” demedim hiç Erol’a.

Hele pirzolanın fiyatını hiç sormadım zira etin en tazesi ve kıymetlisini hep onda bulurdum.

Eski kalabalık halini göremedik de, daha sezonun başı. Hele bi Mayıs’ı atlatalım yine yer bulunmaz olur Kasap Erol’un mekânında.

Eskiden her gidişimde Erol’da rastlardım Aydın Gökkaya abime.  Ama bu kez yoktu. Kendisi Geyikbayırı’nın müdavimlerindendir. Erol’un da has abonesi.

Ciğerlerine çek çekebildiğin kadar oksijeni. Çünkü yukarıya doğru çıktıkça o oksijen azalmaya başlıyor.

Yavaş yavaş dönüş moduna geçmeye başlıyoruz. Yol üzerinde her seferimizde alışveriş yaptığımız Ayşe teyzemiz bizi bekler. Gelirken gördüm Domates, biber, salatalık, maydanoz her şey vardı. Gittik hala da var. Hal hatır sorup, gönlünü de aldık teyzemizin.

Güzel bir gün olmuştu.

Börtü böcekler de yuvalarından çıkmaya başlamış, kuş sesleri yükselmiş arkadaşlar yaylalarımızda.

Haberiniz olsun istedim..

 

 

 

YORUM YAP